Jose Mourinho, Türk takımlarının Avrupa hayali için gerekli olan formülü açıkladı.
Biz neden yokuz diye düşünmeniz gerek. Tabii ki ‘bütçe’ çok önemli bir kalem. Şampiyonlar Ligi’ne baktığınız zaman nasıl takımlar orada yer alıyor bunu görürsünüz.”
“Geçen sene; Barcelona, Chelsea, Inter ve Bayern Münih finallere ulaştı. Onlara bakarsanız ‘para’nın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu da anlarsınız.”
BÜYÜK geç kaldım.. Beni aradıklarında saat 22:18’di ve ‘tamam 5 dakika sonra oradayım’ diyerek kapatmıştım telefonu.. Tabii o saatte Ortaköy trafiğini hesaba katmamıştım ve zaten o kadar bekledikten sonra, olay ‘gerçekleşmesini mümkün olmayan bir röportaj’ olarak kişisel tarihime geçmişti.. Meğer geçmemiş.. Hızlıca lobiyi geçiyorum.. Koşturduğumu belli etmeden zarifçe içeri giriyorum. Salon loş, pek az insan oturuyor masalarda. El sıkışıp bir köşeye geçiyoruz. Ben tekim, onlar üç kişi.. Bütün gün koşuşturmacayla geçmiş olmalı, hep aynı sorulara cevap vermekten de fenalık geçirmiş olmalı..Teybimi maun masanın üzerine koyarken bunları düşünüyorum.
O, elinde telefonuyla birisiyle mesajlaşıyor. Sessiz. Hazırlanmamı bekliyor. Tanıştığımıza gerçekten memnun olduğumu söylüyorum, çantamda kalemimi ararken.. Belirli belirsiz bir gülümsemeyle teşekkür ediyor.
Halbuki son derece sevimli değil miyim?! En azından gerçek bir gülümsemeyi hak etmiyor muyum?
Liderlik konferansı için İstanbul’daydınız. Başarı hiç kimse için sonsuz değil. Ne takımlar ne hocalar için.. Katılır mısınız?
-BAŞARI için iki yöntemden bahsedebiliriz. Bir; başarının yakalandığı anlar.. İki; gerçek başarı. Benim için gerçek başarı, o anlar değildir.Sadece önemli bir maçı kazanmak ya da bir turnuvada başarılı olmak benim için başarılı olmak anlamına gelmez. Sadece o an, bazı faktörlerin oluşturduğu bir durumda başarıyı yakalamışsınız demektir.
-Benİm için başarılı bir kariyer ağırlıklı olarak baskın olarak başarılı olmaktır. Tamam, her seferinde kazanamazsınız ama mesela son 10 sezonda 7 kere şampiyon olduysanız bu başarıdır. Ve takımlar için baktığınızda şu bir gerçek; takımlar canlıdır.. Doğar büyür gelişir olgunlaşır ve bir zaman sonra düşüşe geçer. Tabii ki yeniden yapılandırabilirisiniz, geliştirebilirsiniz, yeni fikirler katabilirsiniz ama takımlar yine de canlıdır.
Türkiye ligini takip ediyor musunuz? Burada futbola ilgi çok. Oyuncular yetenekli sanıyoruz ama istediğimiz başarıyı yakalayamıyor gibiyiz. Sadece G.Saray’la yakaladığımız bu başarı neden bize uzak?
NEDEN diye düşünmelisiniz.. Tabii ki ‘bütçe’ önemli bir kalemdir. Şampiyonlar Ligi’ne baktığınızda nasıl takımlar orada bulunuyor bunu görürsünüz. Geçen sene; Barcelona, Inter, Chelsea, Bayern finallere ulaştı. Onlara bakarsanız ‘para’nın ne kadar önemli yer tuttuğunu anlarsınız. Tesisler, ligin kalitesi, gençlerin gelişimi için çabalarınız, hocaların formasyonu, bunların hepsini bir arada düşünmelisiniz.
Siz ve R.Madrid için iyi bir sezon oldu diyebilir miyiz?
-EVET ulaşıldı. Dünya üzerinde futbolu seven herkes Barcelona’nın kazanma üzerine kurduğu bu periyodu devam ettireceğini bekliyordu. Bunu kırdık. Ve bunu İspanya liginde rekorlarla kırdık. Üstelik 9 puanlık bir farkla kırdık. Ve hiç şüphe bile kalmadı. Ve siz şampiyon olduğunuzda ki 5-6 sezondur ligi domine eden bir rakibe rağmen olduğunuzda bu müthiş bir sezondur.
-ŞAMPİYONLAR Ligi’nde de iyi iş çıkardık. Lig tarihinde grup bazında her maçı kazanan ilk takımız.. Ligde de müthiş maçlar oynadık, 100 puanla şampiyonluğa ulaştık. Gol rekorunu kırdık. Yani gayet iyi bir sezon geçirdik. Ve takımım hayli genç. Sadece Casillas ve Alonso 31 yaşındalar, diğerleri 20-27 arasında gelişime açık oyuncular.
Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalde elenmeyi nasıl atlattınız?
-BEN eğer adaletsiz bir şekilde kaybettiysem bu zaman alır. Ama eğer siz iyi oynadıysanız, rakibiniz iyi oynadıysa, o gün sizden daha şanslılarsa, hakem iyi maç yönettiyse kendinizi kötü hissetmezsiniz, ‘futbol bu’ diye kabullenirsiniz.
-Mesela yarı finallerde B.Münih’e kaybettiğimde 2 yıl önceki finalde ne kadar mutlu olduğumuzu hatırladım. O yüzden kalp kırıklığına gerek yok. ‘İyi’ kaybedersem mutlu bir mağlubum.
O gece uyuyabildiniz mi?
-HİÇBİR maç sonrası iyi uyuyamam. Öncesinde çok iyi uyku çekerim. Büyük, küçük, Devler Ligi finali hiç fark etmez.. Çünkü maçın adrenalini devam eder, maçtan anlar aklımdadır, kazanıp kaybetmem önemli değildir.”
‘Pep gibi ara vermem bırakırsam tam bırakırım’
Peki Guardiola sizin yüzünüzden mi bıraktı?
-HİÇ fikrim yok. Umarım öyle değildir.
Peki siz onun yerinde olsaydınız bırakır mıydınız?
-MÜMKÜN değil. Ben asla bırakmam. Futbolu bıraktığım gün sonsuza kadar bırakırım. Yoruldum diye 1 sene bırakmam. Bırakırsam, bırakırım. Ve gerçekten o özelliklerimi yitirmişsem gerçekten yaşlı ve yorgunsam bırakırım. Ama tabii ki kendi kararıdır, umarım aldığı karardan mutludur.
-HER hocanın kendi hayatından keyif almaya hakkı vardır. Umarım uzakta kaldığında bunun keyfini sürebilir. Ve umarım geri döner. Çünkü futbolun bütün iyi oyuncular ve hocalara ihtiyacı var. O da en iyilerden biri. Umarım kısa zamanda geri döner.
‘Kızını da al gel Jose’
Mourinho dün kızının üniversite okuyacağı şehirde çalışmak istediğini söylerken, Melih Gökçek “Kızını Ankara’da bir üniversiteye yerleştirelim, sen de burda takımı çalıştır” diye espri yaptı.
‘Gri paltom 22 bin pounda Chelsea’de
Meşhur gri paltonuz nerede?
GRİ paltom mu? Bir hayır işi için satışa verdim onu. Bayağı bir para etti, 22 bin pound kadar sanırım. Ama alan beyefendi Chelsea müzesine bağışladı. Zaten Chelsea uzun zaman sonra ilk defa şampiyon olmuştu, palto da orada duruyor.
‘Karakter yoksa yetenek işe yaramaz’
Jose Mourinho için nasıl vazgeçilmez bir oyuncu olurum?
EN önemli şey yetenektir ama yetenek nedir? Yetenek çok şeyi kapsar; taktik yeteneği, fiziksel yetenek, psikolojik yetenek, pek çok şey. Ama temelinde bir oyuncuya baktığımda yetenekli olması en önemli şeydir benim için.
Mesela karakteri önemli değil midir?
KARAKTER yoksa yetenek yoktur.. Bazı insanlar yeteneği teknik kabiliyete bağlar. Benim için hiçbir şeydir eğer global bir oyuncu değilsen. Kişilik, kendine güven, bunlar yetenekli bir oyuncunun olmazsa olmazları..
‘Son durağım milli takım olacak’
Sizin hikayeniz nasıl bitecek?
-SANIRIM Portekiz Milli Takım hocası olarak bitireceğim. Ama yaşlanınca..
Bayağı yaşlılıktan mı bahsediyoruz?
-EVET gerçekten yaşlanınca.. Portekiz kulüplerinde hoca olmak istemiyorum. Dünyanın en iyi liglerinde devam etmek istiyorum. Milli takım istediğim bir yer, ülkem de benden onu bekliyor. Kariyerimin tadını çıkartıyorum ve milli takımda bir maç için 1 ay beklemek benim için uygun değil.
‘Hedefim 3 büyük ligde Devler Ligi’ni almak’
HER zaman bir kariyer planım olmasını tercih ederim. İzlediğim yolda yardımcı olur bu planlar. Ama her planda olduğu gibi sizin istediğiniz gibi gelişmeyebilir. Her zaman bir hedefim olmuştur. Futbolun önemli olduğu 3 ülkede çalışmak mesela. Çünkü oraları gözlemlemek ve alabileceğim yanları kendime katmak isterim.
BİR hedefim de İngiltere, İtalya ve İspanya’da Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmak.. Hiçbir oyuncu ya da hoca yapamadı, bunu yaşamak isterim.
‘Hamit ve Nuri her zaman savaşmalı’
Peki ya ‘bizim çocuklar?’ Bir keresinde ‘Onlar Türk ama Alman disiplinine sahipler’ demişsiniz. Doğru mu?
“Sizde ‘Türk oyuncu yeteneklidir ama bazen profesyonellikten uzaklaşır’ düşüncesi var. Bu çocuklar öyle değil. İkisine de çok saygı duyuyoruz ve takımımızda çok seviyoruz.”
SİZDE şöyle bir düşünce var; Türk oyuncu yeteneklidir ama bazen profesyonellikten uzaklaşır. Bu çocuklar öyle değil. Çok disipilinli, çok profesyonel, toplum içinde çok doğru davranan çocuklar. Real Madrid’de biz onlara çok saygı duyuyoruz. Ve takımımızda çok seviyoruz.
MESUT Özil değil ama diğerleri için hep şunu söylerim; Real Madrid’de oynamak, başarılı olmak istiyorsanız her saniye savaşmaya hazır olmalısınız. Sakatlanıp gelemezsiniz. Hamit Altıntop bir ameliyat olmuştu gitmeden önce, 4 ay antrenman yapamadı. Nuri Şahin, Borussia Dortmund’dan sakatlanıp geldi. Sonra bir-iki hafta idman yapabildi. Sonra tekrar sakatlandı, 4-5 ay oynayamadı. Antrenman onları beklerken katılamadılar takıma. O arada takım oynamaya, iyi oynamaya, kazanmaya başladı. Diğer oyuncular takımda yerlerini kazanmış oldular. Ve onlar için dönüş zor oldu.
Mourinho’yla 24 saat (Berfu Haşıoğlu)
SİNPAŞ GYO ‘Sürdürülebilir Liderlik Konferansı’ için Çırağan Oteli’ndeydim. Konferans saat 14.00’te başlayacaktı ve iki ara bir derede Jose Mourinho ile görüşmek, hazırladığım soruları hızlı hızlı sorabilmek derdindeydim. İlk karşılaşmamız basın toplantısının olacağı salonun yanındaki odada oldu. Mourinho ekibiyle beraber odaya geldi. Bilmeyen varsa 1.75 boylarında, gri saçlı, buğday tenli bir adam :)
-Üzerİnde takım olmayan, koyu lacivert ceket pantalon, içinde polo yaka farklı bir tonda lacivert bir bluz var. ayakkabıları kahverengi süet, hafif boğazlı,pahalı marka.. Bu tarzıyla beklediğim Mourinho’dan hayli uzak. Ben daha enerjik, jilet gibi bir takım elbiseyle hatta delici, dikkatli bakışlarıyla bir adam bekliyorum. Aradığımız adama şu an ulaşamıyoruz!
-ETRAFINDA kalabalık insan topluluğu var. Önce ekibiyle tanışıyorum, basın işleriyle ilgilenen Luis, menajeri Jorge Mendes (evet çoğunuzun Beşiktaş’tan hatırladığı o Mendes), 2 Portekizli gazeteci, biri daha.. Hepsi sıcak, samimi görünüyor.. O, hariç..
-Herkes hocaya birşeyler soruyor, dışarıda bir basın ordusu bekliyor, az sonra bir basın toplantısı var ve o şimdiden çok sıkılmışa benziyor. Basın toplantısının ardından başka bir odaya götürülüyor ki sanki macera filmindeyiz, mutfağın içinden gizlice arka taraflardan belirleniyor rotamız. Orada da Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Beyoğlu Belediye Başkanı ile buluşuyorlar.
JOSE SINIR KAPISI!
-DERKEN konferans başlıyor. Acun her zamanki sempatisiyle hocaya sorular soruyor, onu açmaya çalışıyor ama nafile.. Jose Mourinho, izin vermediği sürece geçemeyeceğiniz bir sınır kapısı gibi.. Herşeyi ciddiye alıyor her zaman dikkatli davranıyor. En ufak bir kaynama en ufak bir gevşeme yok hareketlerinde..
-KONFERANS bittikten sonra ilgi yine hocanın üzerinde. Bir ara organizasyonda çalışan ekip hakkında bir ‘dedikodu’ çıkartmayı planlıyor ‘Hoca tekneyle otelden ayrıldı’ diye.. Çıkartıyorlar da. Tekneyle ayrılmasa da kısa bir süre sonra özel minübüslerle otelden çıkıyorlar.
-İStİkamet Kapalıçarşı.. Onlar Kapalıçarşı’yı gezip Les Ottomans’taki yemeğe katılırken (hani Fatih Terim’li olan) ben otele yakın bir yerde hâlâ bekliyorum. Beklediğim telefon saat 22:18’de geliyor. Devamı okuduğunuz gibi..
“Geçen sene; Barcelona, Chelsea, Inter ve Bayern Münih finallere ulaştı. Onlara bakarsanız ‘para’nın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu da anlarsınız.”
BÜYÜK geç kaldım.. Beni aradıklarında saat 22:18’di ve ‘tamam 5 dakika sonra oradayım’ diyerek kapatmıştım telefonu.. Tabii o saatte Ortaköy trafiğini hesaba katmamıştım ve zaten o kadar bekledikten sonra, olay ‘gerçekleşmesini mümkün olmayan bir röportaj’ olarak kişisel tarihime geçmişti.. Meğer geçmemiş.. Hızlıca lobiyi geçiyorum.. Koşturduğumu belli etmeden zarifçe içeri giriyorum. Salon loş, pek az insan oturuyor masalarda. El sıkışıp bir köşeye geçiyoruz. Ben tekim, onlar üç kişi.. Bütün gün koşuşturmacayla geçmiş olmalı, hep aynı sorulara cevap vermekten de fenalık geçirmiş olmalı..Teybimi maun masanın üzerine koyarken bunları düşünüyorum.
O, elinde telefonuyla birisiyle mesajlaşıyor. Sessiz. Hazırlanmamı bekliyor. Tanıştığımıza gerçekten memnun olduğumu söylüyorum, çantamda kalemimi ararken.. Belirli belirsiz bir gülümsemeyle teşekkür ediyor.
Halbuki son derece sevimli değil miyim?! En azından gerçek bir gülümsemeyi hak etmiyor muyum?
Liderlik konferansı için İstanbul’daydınız. Başarı hiç kimse için sonsuz değil. Ne takımlar ne hocalar için.. Katılır mısınız?
-BAŞARI için iki yöntemden bahsedebiliriz. Bir; başarının yakalandığı anlar.. İki; gerçek başarı. Benim için gerçek başarı, o anlar değildir.Sadece önemli bir maçı kazanmak ya da bir turnuvada başarılı olmak benim için başarılı olmak anlamına gelmez. Sadece o an, bazı faktörlerin oluşturduğu bir durumda başarıyı yakalamışsınız demektir.
-Benİm için başarılı bir kariyer ağırlıklı olarak baskın olarak başarılı olmaktır. Tamam, her seferinde kazanamazsınız ama mesela son 10 sezonda 7 kere şampiyon olduysanız bu başarıdır. Ve takımlar için baktığınızda şu bir gerçek; takımlar canlıdır.. Doğar büyür gelişir olgunlaşır ve bir zaman sonra düşüşe geçer. Tabii ki yeniden yapılandırabilirisiniz, geliştirebilirsiniz, yeni fikirler katabilirsiniz ama takımlar yine de canlıdır.
Türkiye ligini takip ediyor musunuz? Burada futbola ilgi çok. Oyuncular yetenekli sanıyoruz ama istediğimiz başarıyı yakalayamıyor gibiyiz. Sadece G.Saray’la yakaladığımız bu başarı neden bize uzak?
NEDEN diye düşünmelisiniz.. Tabii ki ‘bütçe’ önemli bir kalemdir. Şampiyonlar Ligi’ne baktığınızda nasıl takımlar orada bulunuyor bunu görürsünüz. Geçen sene; Barcelona, Inter, Chelsea, Bayern finallere ulaştı. Onlara bakarsanız ‘para’nın ne kadar önemli yer tuttuğunu anlarsınız. Tesisler, ligin kalitesi, gençlerin gelişimi için çabalarınız, hocaların formasyonu, bunların hepsini bir arada düşünmelisiniz.
Siz ve R.Madrid için iyi bir sezon oldu diyebilir miyiz?
-EVET ulaşıldı. Dünya üzerinde futbolu seven herkes Barcelona’nın kazanma üzerine kurduğu bu periyodu devam ettireceğini bekliyordu. Bunu kırdık. Ve bunu İspanya liginde rekorlarla kırdık. Üstelik 9 puanlık bir farkla kırdık. Ve hiç şüphe bile kalmadı. Ve siz şampiyon olduğunuzda ki 5-6 sezondur ligi domine eden bir rakibe rağmen olduğunuzda bu müthiş bir sezondur.
-ŞAMPİYONLAR Ligi’nde de iyi iş çıkardık. Lig tarihinde grup bazında her maçı kazanan ilk takımız.. Ligde de müthiş maçlar oynadık, 100 puanla şampiyonluğa ulaştık. Gol rekorunu kırdık. Yani gayet iyi bir sezon geçirdik. Ve takımım hayli genç. Sadece Casillas ve Alonso 31 yaşındalar, diğerleri 20-27 arasında gelişime açık oyuncular.
Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalde elenmeyi nasıl atlattınız?
-BEN eğer adaletsiz bir şekilde kaybettiysem bu zaman alır. Ama eğer siz iyi oynadıysanız, rakibiniz iyi oynadıysa, o gün sizden daha şanslılarsa, hakem iyi maç yönettiyse kendinizi kötü hissetmezsiniz, ‘futbol bu’ diye kabullenirsiniz.
-Mesela yarı finallerde B.Münih’e kaybettiğimde 2 yıl önceki finalde ne kadar mutlu olduğumuzu hatırladım. O yüzden kalp kırıklığına gerek yok. ‘İyi’ kaybedersem mutlu bir mağlubum.
O gece uyuyabildiniz mi?
-HİÇBİR maç sonrası iyi uyuyamam. Öncesinde çok iyi uyku çekerim. Büyük, küçük, Devler Ligi finali hiç fark etmez.. Çünkü maçın adrenalini devam eder, maçtan anlar aklımdadır, kazanıp kaybetmem önemli değildir.”
‘Pep gibi ara vermem bırakırsam tam bırakırım’
Peki Guardiola sizin yüzünüzden mi bıraktı?
-HİÇ fikrim yok. Umarım öyle değildir.
Peki siz onun yerinde olsaydınız bırakır mıydınız?
-MÜMKÜN değil. Ben asla bırakmam. Futbolu bıraktığım gün sonsuza kadar bırakırım. Yoruldum diye 1 sene bırakmam. Bırakırsam, bırakırım. Ve gerçekten o özelliklerimi yitirmişsem gerçekten yaşlı ve yorgunsam bırakırım. Ama tabii ki kendi kararıdır, umarım aldığı karardan mutludur.
-HER hocanın kendi hayatından keyif almaya hakkı vardır. Umarım uzakta kaldığında bunun keyfini sürebilir. Ve umarım geri döner. Çünkü futbolun bütün iyi oyuncular ve hocalara ihtiyacı var. O da en iyilerden biri. Umarım kısa zamanda geri döner.
‘Kızını da al gel Jose’
Mourinho dün kızının üniversite okuyacağı şehirde çalışmak istediğini söylerken, Melih Gökçek “Kızını Ankara’da bir üniversiteye yerleştirelim, sen de burda takımı çalıştır” diye espri yaptı.
‘Gri paltom 22 bin pounda Chelsea’de
Meşhur gri paltonuz nerede?
GRİ paltom mu? Bir hayır işi için satışa verdim onu. Bayağı bir para etti, 22 bin pound kadar sanırım. Ama alan beyefendi Chelsea müzesine bağışladı. Zaten Chelsea uzun zaman sonra ilk defa şampiyon olmuştu, palto da orada duruyor.
‘Karakter yoksa yetenek işe yaramaz’
Jose Mourinho için nasıl vazgeçilmez bir oyuncu olurum?
EN önemli şey yetenektir ama yetenek nedir? Yetenek çok şeyi kapsar; taktik yeteneği, fiziksel yetenek, psikolojik yetenek, pek çok şey. Ama temelinde bir oyuncuya baktığımda yetenekli olması en önemli şeydir benim için.
Mesela karakteri önemli değil midir?
KARAKTER yoksa yetenek yoktur.. Bazı insanlar yeteneği teknik kabiliyete bağlar. Benim için hiçbir şeydir eğer global bir oyuncu değilsen. Kişilik, kendine güven, bunlar yetenekli bir oyuncunun olmazsa olmazları..
‘Son durağım milli takım olacak’
Sizin hikayeniz nasıl bitecek?
-SANIRIM Portekiz Milli Takım hocası olarak bitireceğim. Ama yaşlanınca..
Bayağı yaşlılıktan mı bahsediyoruz?
-EVET gerçekten yaşlanınca.. Portekiz kulüplerinde hoca olmak istemiyorum. Dünyanın en iyi liglerinde devam etmek istiyorum. Milli takım istediğim bir yer, ülkem de benden onu bekliyor. Kariyerimin tadını çıkartıyorum ve milli takımda bir maç için 1 ay beklemek benim için uygun değil.
‘Hedefim 3 büyük ligde Devler Ligi’ni almak’
HER zaman bir kariyer planım olmasını tercih ederim. İzlediğim yolda yardımcı olur bu planlar. Ama her planda olduğu gibi sizin istediğiniz gibi gelişmeyebilir. Her zaman bir hedefim olmuştur. Futbolun önemli olduğu 3 ülkede çalışmak mesela. Çünkü oraları gözlemlemek ve alabileceğim yanları kendime katmak isterim.
BİR hedefim de İngiltere, İtalya ve İspanya’da Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmak.. Hiçbir oyuncu ya da hoca yapamadı, bunu yaşamak isterim.
‘Hamit ve Nuri her zaman savaşmalı’
Peki ya ‘bizim çocuklar?’ Bir keresinde ‘Onlar Türk ama Alman disiplinine sahipler’ demişsiniz. Doğru mu?
“Sizde ‘Türk oyuncu yeteneklidir ama bazen profesyonellikten uzaklaşır’ düşüncesi var. Bu çocuklar öyle değil. İkisine de çok saygı duyuyoruz ve takımımızda çok seviyoruz.”
SİZDE şöyle bir düşünce var; Türk oyuncu yeteneklidir ama bazen profesyonellikten uzaklaşır. Bu çocuklar öyle değil. Çok disipilinli, çok profesyonel, toplum içinde çok doğru davranan çocuklar. Real Madrid’de biz onlara çok saygı duyuyoruz. Ve takımımızda çok seviyoruz.
MESUT Özil değil ama diğerleri için hep şunu söylerim; Real Madrid’de oynamak, başarılı olmak istiyorsanız her saniye savaşmaya hazır olmalısınız. Sakatlanıp gelemezsiniz. Hamit Altıntop bir ameliyat olmuştu gitmeden önce, 4 ay antrenman yapamadı. Nuri Şahin, Borussia Dortmund’dan sakatlanıp geldi. Sonra bir-iki hafta idman yapabildi. Sonra tekrar sakatlandı, 4-5 ay oynayamadı. Antrenman onları beklerken katılamadılar takıma. O arada takım oynamaya, iyi oynamaya, kazanmaya başladı. Diğer oyuncular takımda yerlerini kazanmış oldular. Ve onlar için dönüş zor oldu.
Mourinho’yla 24 saat (Berfu Haşıoğlu)
SİNPAŞ GYO ‘Sürdürülebilir Liderlik Konferansı’ için Çırağan Oteli’ndeydim. Konferans saat 14.00’te başlayacaktı ve iki ara bir derede Jose Mourinho ile görüşmek, hazırladığım soruları hızlı hızlı sorabilmek derdindeydim. İlk karşılaşmamız basın toplantısının olacağı salonun yanındaki odada oldu. Mourinho ekibiyle beraber odaya geldi. Bilmeyen varsa 1.75 boylarında, gri saçlı, buğday tenli bir adam :)
-Üzerİnde takım olmayan, koyu lacivert ceket pantalon, içinde polo yaka farklı bir tonda lacivert bir bluz var. ayakkabıları kahverengi süet, hafif boğazlı,pahalı marka.. Bu tarzıyla beklediğim Mourinho’dan hayli uzak. Ben daha enerjik, jilet gibi bir takım elbiseyle hatta delici, dikkatli bakışlarıyla bir adam bekliyorum. Aradığımız adama şu an ulaşamıyoruz!
-ETRAFINDA kalabalık insan topluluğu var. Önce ekibiyle tanışıyorum, basın işleriyle ilgilenen Luis, menajeri Jorge Mendes (evet çoğunuzun Beşiktaş’tan hatırladığı o Mendes), 2 Portekizli gazeteci, biri daha.. Hepsi sıcak, samimi görünüyor.. O, hariç..
-Herkes hocaya birşeyler soruyor, dışarıda bir basın ordusu bekliyor, az sonra bir basın toplantısı var ve o şimdiden çok sıkılmışa benziyor. Basın toplantısının ardından başka bir odaya götürülüyor ki sanki macera filmindeyiz, mutfağın içinden gizlice arka taraflardan belirleniyor rotamız. Orada da Vali, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Beyoğlu Belediye Başkanı ile buluşuyorlar.
JOSE SINIR KAPISI!
-DERKEN konferans başlıyor. Acun her zamanki sempatisiyle hocaya sorular soruyor, onu açmaya çalışıyor ama nafile.. Jose Mourinho, izin vermediği sürece geçemeyeceğiniz bir sınır kapısı gibi.. Herşeyi ciddiye alıyor her zaman dikkatli davranıyor. En ufak bir kaynama en ufak bir gevşeme yok hareketlerinde..
-KONFERANS bittikten sonra ilgi yine hocanın üzerinde. Bir ara organizasyonda çalışan ekip hakkında bir ‘dedikodu’ çıkartmayı planlıyor ‘Hoca tekneyle otelden ayrıldı’ diye.. Çıkartıyorlar da. Tekneyle ayrılmasa da kısa bir süre sonra özel minübüslerle otelden çıkıyorlar.
-İStİkamet Kapalıçarşı.. Onlar Kapalıçarşı’yı gezip Les Ottomans’taki yemeğe katılırken (hani Fatih Terim’li olan) ben otele yakın bir yerde hâlâ bekliyorum. Beklediğim telefon saat 22:18’de geliyor. Devamı okuduğunuz gibi..
Berfu Haşıoğlu/Vatan
Yorumlar
Yorum Gönder